15 Ocak 2014 Çarşamba

Hıfzı TOPUZ - Hava Kurşun Gibi Ağır (Nazım Hikmet'in Romanı)


Doğum günü anısına Nazım Hikmet'in yaşamını çok güzel anlatan bir kitabı tanıtmak istedim. 
Hava Kurşun Gibi Ağır, Hıfzı Topuz'un 2011 de yayımlanan romanı. Çok güzel, samimi anlatımlı bir biyografik eser. 

Roman, Nazım'ın Galatasaray Lisesi'nde okurken, arkadaşı Vala ile birlikte 1920 de   İstanbul işgal altındayken, İstanbul'dan Anadolu'ya, İnebolu'ya, devamında Tiflis'e, Moskova'ya gitmesiyle başlıyor.

Kitapta Nazım'ın edebi yönü, şiirleri değil, ailesiyle dostlarıyla, arkadaşlarıyla olan ilişkileri, yurt özlemi, İstanbul, Çankırı, Bursa cezaevinde geçen toplam on iki yılı, parasız günleri, aşkları öyle güzel anlatılmış ki...

Kitabı okuduktan sonra Nazım'ı daha iyi anladığımı, daha yakın olduğumu hissetmiştim. Cezaevindeyken bile para kazanıp eşine bakma sorumluluğunu sürdürmesi de etkilemişti beni.
 Hıfzı Topuz romanlarını okumayı oldum olası severim, sizlere de öneriyorum. Hıfzı Topuz kitaplarının bir özelliği de, keyifle okurken farkında olmadan pek çok bilgi de belleğimize aktarılır.

 Hıfzı Topuz'un Nazım'ı ve dostlarını tanımış olması, romanın içinde Nazım'ın fotoğraflarının da bulunması romanın başka güzel yanı.

15 Ocak Nazım Hikmet'in doğum günü, iyi ki doğmuş, iyi ki bizlere o güzel şiirlerini bırakmış.


******


Kitaptan Alıntılar:


Nazım o günlerde annesine ve babasına sürekli mektup yollamaktan da geri kalmıyordu. Annesine yolladığı bir mektupta şunları yazıyordu:

Talih bizi çok uzaklara attı.Ben Anadolu'nun bir köşesinde, sen Avrupa'nın bir köşesinde, aramızda karlı dağlar ve denizler var. Fakat her vakit seninle dolu ve her vakit yanındayım.Burada muntazam bir hayat geçiriyorum. Biz Vala ile birlikteyiz. Üç odalı güzel bir evimiz var. Ben Bolu Sultanisi'ne (lisesine)  muallim oldum. Evimiz mektebe gayet yakın..... (s.37 )



Mahkumlar boş zamanlarında tavla, iskambil ve domino oynuyordu. Nazım 32 yaşında olduğu halde çevresindeki bütün tutukluların ağabeyi durumundaydı. hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyor, onlara öğütler veriyor, eline para geçtiği zaman da yardım ediyordu. Komünistlikten tutuklular arasında böylece bir tür  komün topluluğu oluşmuştu. 
Öteki tutuklular genelde yoksuldu. Nazım telif ücretlerini ve dostlarından gelen paraları da onlarla bölüşüyordu. (s.93-94 )


Nazım hemen mutfağa giderek çayı hazıradı. Çay demlenirken, kadınlar raflardaki bibloları, oyuncakları, resimleri izlemeye koyuldular. Neler yoktu bu salonda, kızlar hayran oldu. Nazım Hikmet onlar için ne kadar ilginç bir sanatçıydı. Hiç böyle çok yönlü bir sanatçı görmemişlerdi. Nazım elinde tepsiyle salona girince bütün gözler kendisine çevrildi. Ama o, gözlerini Vera'dan hiç ayıramıyordu. Büyülenmiş gibiydi. (s.258 )


2 yorum:

  1. Merhabalar....çok severek okuduğum bir Nazım yaşamıydı....bende tavsiye ediyorum....Asu...

    YanıtlaSil
  2. Yorumun için teşekkür ediyorum Asu, iyi bir okuyucu olduğunu biliyorum, keyifli okumalar, sevgiler...

    YanıtlaSil