26 Temmuz 2016 Salı

Murathan MUNGAN - Harita Metod Defteri



  Severek okuduğum Murathan MUNGAN'ın son kitabını sizlerle paylaşmak istedim. Harita Metod Defteri. Hangimizin yoktu ki..

  Murathan Mungan, çocukluğunu, ilk gençlik yıllarını Harita Metod Defterine sığdırırken, o yılların sadece Mardininin değil, Türkiyesinin de sosyal kültürel yapısını  sergiliyor aslında.
 Okurken ister istemez o yıllardan bugüne neler değişmiş yaşamımızda, düşünce yapımızda diye düşünürken buldum kendimi.

  Anıları okurken - Mardin'in benim yaşamımdaki özel yeri nedeniyle- daha da ilgiyle,adeta eski bir dostla buluşmuşum duygusunu yaşadım. İlkokula başladığım, yıllar sonra da meslek yaşamımım ilk üç yılında yaşayıp, köklü dostluklar edindiğim güzel şehir..
 
Keyifle, bazen de hüzünle okudum. Fırsat buldukça okumaya çalıştığım yazarlardandır M. Mungan.
   Metis Yayınları tarafından yayınlanan eser, 413 sayfa.

Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar:


  1950' lerin karanlığı... Dört kadın, bir çocuk dağılmışlar, Büyükdere' de bir bahçede yapılan Demokrat Parti balosu olduğu söyleniyor. Yeni bir Türkiye yönetimi için oradalar. Büyükdere' de bir bahçedeler, yan yana durmaya çalışıyorlar, birbirlerinin yanı başında ve her biri kendi başına çok uzaklarda. onları bir arada tutan derin bağ ve söylenmemiş onca söz...    (s.194 )


  Gökyüzünün kapı komşusu olan bir şehirde gördüğünüz rüyalar tılsımını bütün bir ömre yayar. Mardin gibi kendi içine kapalı şehirlerde duvarlar gece konuşur. Gölgesinde hikayeler barındıran evlerin, geceleri el ayak çekildikten sonra kendi kendine konuşan hikayeleri vardır. Kulak kabartmayı öğrendiğinizde  şehir size sırlarını açar. (s. 242 )




12 Temmuz 2016 Salı

Ernest HEMINGWAY - Çanlar Kimin İçin Çalıyor





  Hemingway'in Silahlara Veda'sını uzun yıllar önce ortaokul yıllarında okumuştum. Okunacak kitaplarım arasında bekleyen Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u da nihayet geçen ay okuyabildim. Aynı şekilde Paul Auster'ın New York Üçlemesini de sonunda okuyabildiklerimden.

  Bilgi Yayınevi tarafından Ataol Behramoğlu'nun önsözüyle yayınlanan roman 496 sayfa, elimdeki de onbeşinci basımı. Bazen kitabın hacimli olması da okunmanın ertelenmesine neden olabiliyor tabii.

 Romanı birkaç gün içinde elimden bırakmamacasına okudum.İspanya İç Savaşını anlatan bir roman. Amerikalı İspanyolca öğretmeni olan Roberto Jordan'ın İspanya dağlarında gerilla olarak antifaşist savaş içinde yer alışı, dağlarda verilen mücadele okura cesaret, aşk, sadakat ve yenilgi öyle güzel anlatılmış ki.. Son sayfalardaki anlatım beni oldukça etkiledi. Ancak ben bir romanın tamamen özetlenerek ya da sonunun anlatılmasını sevmeyen biri olarak, ancak bu kadar anlatabilirim. 

  Sürükleyici bir roman okumak istiyorsanız, sayfa sayısına aldırmayıp okuyun bence. Birkaç gün bile yaşansa Roberto ile Maria'nın aşkına, savaşma ruhuna tanıklık edin.

  Bu arada Ernest Hemingway'in de Nobel Ödüllü 1899-1961 yılları arasında yaşamış Amerikalı yazar olduğunu da hatırlatayım.

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:


  Şimdi sahipsin ona ve tüm yaşamın da bu işte; şimdi. Şimdiden gayri bir şey yok. Ne dün var kesinlikle, ne de bir yarın. Bunu anlamak için kaç yaşında olman gerekiyor? Bir tek şimdi var ve bu şimdi yalnızca iki gün ise, demek ömrün iki günmüş ve bu iki gününün içindeki her şey iyi olmalı. İki gün içinde belki de bir ömrü yaşarsın. Yakınmayı bir yana bırakır da asla elde edemeyeceğin şeyi istemekten vazgeçersen, ömrün güzel geçecek demektir. Güzel bir yaşantı kutsal kitaplardaki sürelerle ölçülemez. (s.184 )


   Bilinecek şeylerden ne denli azını biliyoruz. Keşke bugün öleceğime uzun bir süre yaşayacak olsam, çünkü bu dört günde yaşamla ilgili o denli çok şey öğrendim ki; ömrüm boyunca öğrendiklerimden çok daha fazlasını öğrendim sanırım. Yaşlanıp gerçekten bilgi sahibi olmak isterdim. Acaba insan öğrenmeyi sürdürebilir mi, yoksa insanın anlayabileceği belli sayıda şeyler mi var? Sanırım hiç bilmediğim bir sürü şey öğrendim. Keşke biraz daha zamanım olsaydı. (s.402-403 )





11 Temmuz 2016 Pazartesi

Umberto ECO - Sıfır Sayı


  
  Umberto ECO, Ocak 1932 doğumlu olup, yakın zamanda kaybettiğimiz İtalyan bilim adamı, yazar, eleştirmen ve düşünürdür.
  Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla Dünya Edebiyatında yerini alan İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve gösterge bilim dalının da ustalarındandır. Eco, 1971 'den itibaren Bologno Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmıştır.

Tarih bilgisiyle süslediği eserleri ustalıkla yazılmış, özellikle Baudolino'da Bizans ve 4.Haçlı Seferi ve İstanbul ile ilgili anlatımları ise sürükleyici.

  Sıfır Sayı, hiç çıkmayacak bir gazetede çalışan gazetecilerin haber kurgularken yaşadıklarını aktarırken, günümüz gazeteciliğini, olayların okura yansıyışı, etkilerini düşünmemizi de sağlayan bir kitap. Kirli gazetecilik ve toplumdaki etkileri..
 İtalya'nın elli yıllık tarihini adeta yeniden yazmak, ayrıntılar yazarın entellektüel birikiminin, uzmanlık alanlarının yansıması adeta..

Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar:



  Genellikle gerçek bir gazete için bile en temkinli çözüm, işi duygusala bağlamak, gidip anne ve babayla görüşmektir. Dikkat ederseniz televizyonların yaptığı budur ve evlatlarını toprağa vermiş annenin kapısını çaldıklarında Çocuğunuzun ölümüyle ne hissettiniz? diye sorarlar kadıncağıza. Seyircinin gözü yaşarır ve herkes memnun olur. ( s.122 )


  Bahse girerim ki yarın gazeteler bu yayından söz etmeyecekler bile. Bu ülkede bizi hiç bir şey sarsmaz. Nihayetinde biz Barbar Akınlarını, Roma'nın yağmalanmasını, Senegallia Katliamı'nı, Büyük Savaş'ın altı yüz bin ölüsünü ve İkinci Savaş'ın cehennemini görmüşüz, kırk yıl içinde ortaya çıkan  birkaç yüz kişiyi kim takar?  (s.174 )


6 Temmuz 2016 Çarşamba

Giorgia BASSANİ - Altın Gözlük




  Sıcak yaz günlerinde Çanlar Kimin İçin Çalıyor gibi kalınca bir romanı henüz bitirmişken, bu kez de ince bir roman seçtim kitaplarımın arasından. Yazarın Finzi-Contini'lerin Bahçesi ise okuyacaklarımın arasında.

Ramazan Bayramı tatili nedeniyle evde, Karadenize karşı keyifle, daha çok okumaya çalışıyorum.Okuduklarımın büyük bir kısmını sizlerle paylaşıyorken, kendi arşivimi de oluşturuyorum bir yandan.

  YKY Yayınlarından, doksan sayfa. Bir solukta okudum. Sade, sürükleyici, okurken filmi çekilse ne iyi olur diye de düşündüm.
   Mussolini döneminde yavaş yavaş Alman naziziminden etkilenme dönemi başlarken  Ferrara kentindeki Yahudi bir öğrencinin -aynı zamanda romanın anlatıcısı- orta yaşlı, ünlü doktor Fadigatiyle arkadaşlığından  o dönem yaşananlar hakkında bilgi sahibi olurken, doktorun eşcinselliği nedeniyle düştüğü yanlızlık ve drama da tanıklık ediyoruz. Çarpıcı bir roman.

   Ön yargılar, toplum baskıları hafiflemeli, herkesin hoşgörüyle, empati yaparak yaşaması hayal olmamalı. Hep birlikte Bay Blanc gibi İsviçre vatandaşı olacak halimiz yok ya! Daha çok okuyalım, okutalım lütfen. Herkes özgürce nefes alsın, yaşasın ülkemde.

  Keyifli okumalar, iyi bayramlar..


******


Kitaptan Alıntılar:


   Fazla meraklı olmamayı, ''vazgeçmeyi'' bilmek, anlamakla eşdeğerdi.  (s.15)

 
   Kendi kuşağından pek çok diğer İtalyan Yahudi'si gibi romantik, vatansever, politik bakımdan saf ve deneyimsiz olan babam da 1919 yılında cepheden döndüğünde, Nazi kimliğini almıştı. Böylelikle, ''ilk dakikasından'' itibaren faşist olmuş ve öyle de kalmıştı.; üstelik dürüst ve alçak gönüllü kişiliğine rağmen. (s.47)


  Geçen yaz olanlardan sonra, artık kendime hoşgörülü davranamıyorum. Yapamam, yapmamalıyım. bazı zamanlar aynanın karşısında tıraş olmaya bile katlanamadığıma inanır mısınız? En azından başka bir biçimde giyinebilseydim! Bu şapka olmadan... bu parka... iyi insan görüntüsü veren bu gözlükler olmadan siz yine de beni görüyor musunuz? (s.79 )



1 Temmuz 2016 Cuma

Murat GÜLSOY - Sevgilinin Geciken Ölümü



  Haziran ayı okuduğum kitaplar açısından verimli geçti, o yüzden okuduklarımın tamamını sizlerle paylaşamadım. Okuma hızımdan  memnun, kalınca, çoktandır alıp da kalınlığı sebebiyle hep ertelediğim Çanlar Kimin İçin Çalıyor'u beş yüz sayfalık hacmine rağmen okuyabildim, mutluyum!

 Murat Gülsoy sevdiğim yazarlardan. Kısa bir süre önce Baba Oğul ve Kutsal Roman'ını okuyup sizlerle paylaşmama rağmen tekrar başka bir romanını okumak istedim.

  Zevkle, rahatça, güzel bir şey okumak isterseniz, buyrun..

Gazeteci Cem, bitkisel hayata giren sevgilisi Serap'a bakmak için kendini dünyadan soyutlar. İnanması güç ama roman bu ya!..

  Ölüm, yaşam üzerine güzel kurgulanmış, güzel yazılmış bu romanı ve bugüne kadar okumadınızsa, Murat Gülsoy'un yazdıklarını okumanızı öneririm.

 Yazar halen  Boğaziçi Üniversitesinde akademisyenlik yapmakta olup  2001 Sait Faik Hikaye Armağanı ve 2004 Yunus Nadi Roman Ödülü sahibidir.

  Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar :


  Aynaya bakarak saçlarını tararken yine karanlık düşüncelerin iç dünyasındaki çamurlu denizi yarıp yüzeye çıkmakta olduğunu hissediyordu. Gamze 'nin gözyaşları ona gerçekleri gösteriyordu. Serap yaşayan bir ölüydü. Kendiside yürüyen bir ölü.  (s.99 )


Yıllardır insanları dinliyordu. Çoğu zaman anlattıkları hikayelerin gerçekle bağları oldukça zayıf oluyordu. Bunun nedeni anlatanların yalancı olması değildi kuşkusuz. Cem'in yıllar içinde edindiği deneyim bunun bir ''hayatı kurgulama'' ve ''kendini oluşturma'' sürecinin doğal sonucu olduğunu söylüyordu. Herkes kendi hayatının kahramanıydı. Yaşanmış olaylar anlatan kişinin konumuna göre yeniden oluşturuluyor ve bu güncelleme işlemi sırasında anlatıcı çoğunlukla düşüncelerinden kuşkulanmıyordu. (s. 118 )